Kamu Denetçiliği Kurumu, Anayasamızın 74’üncü maddesinde yer alan, “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri inceler” hükmüne istinaden, 6328 sayılı Kanun ile kurulmuş, Anayasal bir Kurumdur. Kurumumuz, 6328 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince “Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla…” görevlendirilmiştir.

Kurumumuz hakkaniyet, iyi yönetim ilkelerinin yerleştirilmesi ve halka karşı sorumluluk anlayışı temelinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı bir denetim mekanizması olarak beş yıldır faaliyetlerini sürdürmekte, halkın avukatlığını yapmakta ve aldığı kararlar ile idareye yol göstermektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumu ilgili mevzuata göre vatandaşların idare ile ilgili şikâyetlerini alır, dostane çözüm yollarını araştırır ve gerekli inceleme ve araştırmaları yaptıktan sonra şikâyetin giderilmesi için tavsiye kararı verir. KDK ayrıca toplumu ilgilendiren konularda hazırladığı özel raporları ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşır.

Kamu Denetçiliği Kurumuna kadın sorunları, kadının insan hakları ve aile sorunları konularında çeşitli başvurular yapılmaktadır. Bilindiği gibi 5 Kamu Denetçimizden biri Kadın Hakları ile ilgili şikâyetlerden sorumlu olarak çalışmaktadır. Dolayısıyla kadın sorunları, kadının insan hakları ve aile ile ilgili sorunları esas görevleri arasında olan KDK olarak kadının insan hakları alanında çalışan ve aktif olan sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek onların görüş ve önerilerini dinlemekte ve bu konularda yapılanları ve yapılabilecekleri gözden geçirmekteyiz.

Türkiye’nin kadın hakları konusunda mevzuat açısından birçok ülkeden önde olduğu görülmektedir. Türkiye Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW), Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (İstanbul Sözleşmesi) imzalayan ülkeler arasındadır. Son 10 yılda Anayasasında ve yasalarında kadın haklarının korunması ve ilerletilmesi için gerekli değişiklikleri tereddüt etmeden gerçekleştirmiştir. Ancak mevzuatın uygulanmasından kaynaklanan sorunların olduğu malumdur. Özellikle kadına karşı şiddetin önlenmesi için yapılan bütün çalışmalara rağmen her yıl kadını hedef alan şiddetin arttığı gözlemlenmektedir. Tüm yetkililerin ve ilgililerin çözüm bulması gereken ciddi bir problemdir. Sorunun kökeninin tespiti ve çözüm önerileri için araştırılmalar yapılmalıdır. Bir konuda hem fikir olmalıyız: Kadına yönelik şiddet toplumun bütünlüğü ve geleceği ile doğrudan alakalıdır.

KDK olarak önem verdiğimiz ve doğrudan kadın sorunu ile ilgili olan bir konu da ailedir. Anayasamızın 41. maddesinde toplumun temelinin aile olduğu belirtilmektedir. Devletimize ailenin korunması ile ilgili çok önemli sorumluluklar yüklenmiştir. Biz aile temelli bir toplumuz. Ancak son 10 yılın verileri incelendiğinde aile yapısının her geçen gün zayıfladığı görülecektir. Evlenme oranları azalmakta ve boşanmalar ise hızla artmaktadır. Aile müessesinin zayıflamasından en büyük zararı çocuklar görmektedir. Ailenin sağlıklı ve güçlü olabilmesi için alınacak tedbirler ivedilikle tespit edilmeli ve aile bütünlüğünü olumsuz etkileyebilecek unsurlar kararlılıkla ortadan kaldırılmalı, boşanmalar minimize edilmeli ve boşanma sonrasında ilişkilerin çocukların yüksek yararı gözetilerek sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi için tüm önlemler alınmalıdır.

Ailenin varlığını “güçlü ve sağlıklı” bir şekilde sürdürmesini amaçlayan, aileyi “sorunun değil çözümün merkezi” olarak gören, “kadim doğrular ve yeni gerçekleri dikkate alan bütüncül politikalar üretilmesi ve uygulanmasına her zamandan fazla gereksinim duyulmaktadır.

KDK olarak kadının insan hakları, kadına yönelik şiddetle mücadele alanlarında gereken hassasiyeti gösterip çalışmalar yapmaya devam edeceğiz. Ancak bu çalışmaları yaparken şunu göz ardı etmeyeceğiz. Şiddet sadece kadına özgü bir sorun olmayıp bütün toplumun sorunudur. Çocuğa, yaşlıya, engelliye toplumun bütün kesimlerine yönelen şiddeti durdurmak için çalışmalıyız. Dolayısıyla şiddet sorunu bütün olarak ele alınırsa çözümü daha kolay ve etkin olacaktır.

İnsanı yaratılmışların en şereflisi olarak ele alır ve en iyi şekilde eğitirsek; merhamet, şefkat, sevgi, farklılıklara karşı hoşgörü yerleştirip buna uygun yasal ve idari tedbirleri alırsak çok daha iyi sonuçlar alacağımızı umut ediyorum. Zira şiddet konusu bir eğitim ve kültür meselesidir.

      Şeref MALKOÇ       

 Kamu Başdenetçisi

© 2018 Kamu Denetçiliği Kurumu